Evliya Çelebi

25 Mart 1611 tarihinde doğdu. Ailesi, aslen Kütahyalı olup İstanbul’a yerleşen kesimdendi. Babası, Saray-ı Hümayun Kuyumcubaşısı Derviş Mehmed Zıllî Efendi idi. Kültürlü bir aile muhitinde büyüdü. Unkapanı civarında Şeyhülislâm Hamid Efendi Medresesinde Müderris Ahfeş Efendi’den yedi yıl ders gördü. Tarihimizde Cinci Hoca diye tanınan Safranbolulu Softa Hüseyin sınıf arkadaşı idi. Mehmed Efendi’den Kur’an-ı Kerim öğrenerek hafız oldu. Sadîzâde Darulkurrasında on bir yıl fıkıh, kelâm, tefsir, hadis okudu; baba sanatına merak sararak taş üzerine yazı yazmayı öğrendi. Annesinin Melek Ahmed Paşa’nın teyzezadesi olması sebebiyle Enderun’a devam etti. Evliya Çelebi, bir Kadir Gecesi’nde Ayasofya Camii’nde Kur’an okurken Sultan IV. Murad’a takdim edildi ve böylece saraya girerek orada iki yıl kadar kaldı.

Sultan IV. Murad’la aşağı yukarı aynı yaşlarda olan Evliya Çelebi, onunla çok iyi günler geçirdi. Hatta Sultan Murad’ın canı sıkıldığında “Evliya’yı çağırın!” diye hemen onu yanına istedi, kendisiyle şakalaştı, güreş tuttu, söyleşti ve sohbet etti. Bu yıllarda Sultan, kendisinden “def’-i gam” yani “üzüntü giderici” diye söz etti. 

Sarayda kaldığı iki yıl boyunca Sultan IV. Murad’a musahiplik yapıp bu arada tahsiline devam etti. Derviş Ömer Dede’den musiki dersleri aldı ve bu konuda kendisini yetiştirdi.

Evliya Çelebi, ilk gençlik yıllarında babası ve babasının arkadaşlarından dinledikleriyle gezme hevesine kapıldı. Kendi ifadesine göre, gördüğü bir rüya hayatının istikametini değiştirdi. 1930’un muharrem ayının aşure gecesi, Hz. Peygamber rüyasına girdi. Yemiş İskelesi’nde Ali Çelebi Camii’nde cemaat arasında Peygamber Efendimiz’i gördü. Heyecandan “Şefaat ya Rasûlallah!” diyeceği yerde, “Seyahat ya Rasûlallah!” dedi. Hz. Peygamber de onu hem şefaat hem de seyahatle müjdeledi. Yanında bulunan Sa’d b. Ebî Vakkas ise seyahatlerinde göreceklerini yazmasını istedi. Rüyasını Kasımpaşa Mevlevihanesi Şeyhi Abdullah Dede’ye tabir ettiren Evliya Çelebi, önce İstanbul çevresini dolaşarak “Seyahatname”nin birinci cildini yazdı.

1640’tan başlayarak Bursa, İzmit, Trabzon, Anapa, Kırım’a gitti. 1647’de İstanbul’a dönen Çelebi; Anadolu’yu, Erzurum, Tiflis ve Bakü’yü gezdi. Suriye’yi, Doğu Anadolu’yu, Rumeli’yi, İran’ı, Irak’ı Melek Ahmed Paşa ile birlikte dolaştı. 1653-1655 yılları arasında İstanbul’da kaldı. Bosna, Hırvat ve Venedik Seferlerine katıldı. 1662’de İstanbul’a döndü. Fazıl Ahmed Paşa’nın Uyvar seferinde bulundu. Kırım atlıları ile Bohemya, İsveç ve Hollanda’ya; 1668’de Batı Trakya, Makedonya, Tesalya, Mora, Girit Adası’na gitti. Kandiye Kalesi’nin fethinde bulundu, Adriya sahillerini dolaştı. 1671’de gördüğü bir rüya üzerine hac yolculuğuna çıktı. Batı Anadolu kıyılarından Sisam, İstanköy, Rodos adalarından geçerek Adana’ya vardı. Buradan Maraş, Antep ve Kilis üzerinden Sarı Hüseyin Paşa’nın kafilesine katıldı. Mekke’de hac farizasını yerine getirdikten sonra Mısır’a geçti. Mısır’da on yıla yakın bir zaman kaldı. Evliya Çelebi’nin son durağı, Salihiye oldu. Bundan sonra ne yaptığı ve nerede öldüğü tespit edilemedi. 

Evliya Çelebi, tüm görevlerinin yanı sıra sıklıkla ulaklık görevini de üstlendi. Zaman zaman iki kişi arasında haber götürüp getirdi veya mektup taşıdı. Kendi ifadesiyle “seyyâh-ı âlem” ve “nedîm-i benî âdem” yani “dünya gezgini” ve “insanların dostu” idi. 

Evliya Çelebi’nin “Seyahatname” adlı eseri; tarih, edebiyat ve cemiyetin etnografik yapısı ile ilgili son derece kıymetli bir eser olarak kabul gördü. Yazar; eserini sürükleyici, nispeten sade, nükteli ve samimi bir dille kaleme aldı. Gittiği yerde gördüğü hiçbir şeyi kaçırmadı, şahit olduklarını biraz da abartılı anlattı. Konuları usta bir romancı gibi işledi. “Seyahatname” yalnız yazarın gözlemlerine dayanarak değil; ayrıca belli başlı kaynaklardan, tahrir defterlerinden, kanunnamelerden faydalanılarak meydana getirildi.

“Seyahatname”nin 10 ciltlik bir baskısı yapıldı. Necib Âsım ve İkdamcı Ahmed Cevdet Bey ilk beş cildini (1896-1902); 6. cildini İmre Karaeson (1900); 7 ve 8. cildini Kilisli Rifat (1928); 9 ve 10. cildini Ahmet Refik Altınay yayımladı (1935, 1938).

Takip eden yıllarda “Seyahatname”nin bu baskılarına dayanılarak kısaltılmış veya sadeleştirilmiş birçok baskı yapıldı. Bunlar arasında yer alan baskılardan bazıları; Reşat Ekrem Koçu, Mustafa Nihat Özön, Mehmet Aksoy-Servet İskit, Zuhuri Danışman, Atsız, Tevfik Temelkuran-Necati Aktaş gibi isimler tarafından hazırlandı. Topkapı Sarayı’ndaki orijinal yazma ciltlerine dayanarak ilmî bir çalışmayı Orhan Şaik Gökyay başlattı ancak 1996 yılında eserin birinci cildini çıkarabildi. Bundan sonraki ciltlerini 1998’den itibaren Seyyit Ali Kahraman, Yücel Dağlı ve arkadaşları yayımlamaya başladı.

Prof. Dr. Robert Dankoff, “Seyahatname”nin dili üzerine önemli bir çalışma yayımladı: An Evliya Çelebi Glossary (Harward Üniversitesi, Yakın Doğu Dilleri ve Medeniyetleri Bölümü yayını). Kitabı Prof. Dr. Semih Tezcan genişletip düzelterek Evliya Çelebi Seyahatnamesi Okuma Sözlüğü adıyla, 2004 yılında Türkçeye çevirdi.

Kaynak: Seyit Ali Kahraman, İlk Savaş Muhabirimiz Evliya Çelebi, İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Doktora Tezi, İstanbul 2013.

https://www.elipskitap.com.tr/urun/evliya-celebi-seyahatnamesinden-secmeler/