Frances Hodgson Burnett

24 Kasım 1849 tarihinde, İngiltere’de doğdu. Babası Hodgson, hırdavat ürünleri satan bir işletmeye sahipti. Aile, yanlarındaki çalışanlarıyla birlikte oldukça rahat bir yaşam sürdü. 

1852 yılında aile, St. Luke’s Kilisesi’nin karşısında bulunan, daha fazla açık alana sahip olan yeni inşa edilmiş geniş bir eve taşındı. Taşınmalarının üzerinden yaklaşık bir yıl geçtikten sonra, 1 Eylül 1853 tarihinde Hodgson; eşi beşinci çocuklarına hamileyken aniden felç geçirdi ve öldü. Babalarının ölümü üzerine aile gelirsiz kaldı. Frances, annesi ile birlikte şirketin yönetimini ele aldı; bu süreçte büyükannesi ile birlikte yaşıyorlardı. Büyükannesi, Frances için gerekli olan tüm kitapları satın aldı ve ona okumayı sevmeyi öğretti. Özellikle renkli çizimler içeren şiir kitabı “Yhe Flower Books”, kitap sevgisiyle tanışmasına vesile oldu. Bir süre sonra anne Eliza, geçinmekte zorluk çekti ve evini bırakarak Seedley Grove’daki akrabalarının yanına taşındı. Burası, geniş ve kapalı bir bahçeye sahip olan güzel bir evdi.

Frances, iki yıl boyunca iki kadın tarafıdan yönetilen; yalnızca kız öğrencilerin bulunduğu bir okula gitti. Burada geçen günlerinde ilk kez, periler hakkında yazılmış bir kitaba rastladı. 

Frances’in oldukça geniş bir hayal gücü vardı, bu sebeple bulduğu eski defterlere kurguladığı öyküler yazdı. Harriet Beecher Stowe’un kaleme aldığı “Tom Amca’nın Kulübesi” adlı roman, onun en sevdiği eserler arasındaydı ve burada geçen sahneleri canlandırmak için saatler harcardı. Bu dönemde oldukça aktif bir sosyal hayatı vardı, özellikle erkek kardeşlerine hikâyeler anlatmaktan zevk alıyordu; erkek kardeşleri hikâyeleri ile alay etme eğiliminde olsalar da en iyi dinleyicisi annesi idi. 

Amerikan İç Savaşı’nın ortaya çıktığı dönemde pamuk kıtlığı yaşandı ve bunun üzerine Eliza Hodgson, 1863 yılında işini bırakmak zorunda kaldı. Aile böylece yeniden küçük bir eve taşındı ve Frances’in eğitimi sona erdi. 

Bir iş teklifi üzerine aile, Tennessee’ye taşındı. Manchester’dan ayrılırken Eliza tüm eşyalarını sattı ve Frances’e de ilk yazılarını ateşte yakmasını söyledi. Aile, 865’te Amerika Birleşik Devletleri’ne göç etti. Başlangıçta Knoxville’in dışında bulunan ahşap bir kulübede yaşadılar. Ardından şehirden uzakta, bir tepenin zirvesinde bulunan bir eve taşındılar; Frances, buraya daha sonra konumundan dolayı “Ağrı Dağı’ndaki Nuh’un Gemisi” adını verdi. 

Frances burada Swan Burnett ile arkadaş oldu; ona, Charles Dickens ve Walter Scott gibi yazarların kitaplarını tanıttı. Lakin tanışmalarından kısa bir süre sonra Swan, üniversiteye gitmek için oradan ayrıldı.

Frances, bu dönemde para kazanmak için yazmaya yöneldi. 1868 yılında, ilk öyküsü “Godey’s Lady’s Book”ta yayımladı. Kısa bir süre sonra “Godey’s Lady’s Book”, “Scribner’s Monthly”, “Peterson’s Magazine” ve “Harper’s Bazaar”da düzenli olarak yazmaya başladı. Ailesinin yoksulluğundan kaçmak istedi, bunun için çok fazla çalışma eğilimindeydi. Beş yıl boyunca, yaptığı işlerin kalitesi konusunda endişelenmeden sürekli olarak yazdı. On sekiz yaşında ilk öyküsünün yayımlanmasının ardından gelen tüm hayatını, yazar olarak çok çalışmayla geçirdi. 1869 yılına geldiğinde ailesiyle birlikte Knoxville’de bulunan daha güzel bir eve taşınacak kadar iyi kazandı. 1870 yılında annesini kaybetti ve kardeşleri evlenerek kendi hayatlarına çekildi. Frances ise evlenmek için acele etmedi. 

Yazılarından elde ettiği gelirle 1872 yılında, uzun sürecek bir ziyaret için İngiltere’ye döndü. Ardından Paris’e gittiğinde burada, Swan ile evlenmeyi kabul etti ve özel tasarım bir gelinliğin dikilmesini isteyip Tennessee’ye gönderilmesini emretti. Her ne kadar gelinliği gelene kadar düğünü ertelemeye çalışsa da Swan acele etti ve çift, Eylül 1873’te evlendi. Aynı yıl içerisinde ilk çocuğu Lionel’i dünyaya getirdi ve ilk uzun metrajlı romanı olan  “That Lass o’ Lowrie’s” üzerinde çalışmaya başladı. 

İkinci oğlu Vivian doğduğunda Frances onun bir kız çocuğu olmasını istemişti. Bu sebeple oğulllarına fırfırlı giysiler giydirdi, dantel yakalı kadife takımlar hazırladı ve saçlarının uzamasına izin vererek her gün onları bukleler hâline getirdi.

Frances, uzun yıllar boyunca eşi ile birlikte yazma çalışmalarına devam etti ve edebiyat çevrelerinde yükselen, genç bir romancı olarak tanındı. Bir aile kurmanın ve yeni bir şehre yerleşmenin zorluklarına rağmen Burnett, 1879’da yayımlanan “Haworth’s” üzerinde çalışmaya ve Londra’da sunulan korsan bir sahne versiyonuna cevap olarak “That Lass o’ Lowrie”nin dramatik bir yorumunu yazmaya başladı. 

1879 yılında Louisa May Alcott ve çocuk dergisi “St. Nicholas”ın editörü Mary Mapes Dodge ile tanıştı, bunun üzerine çocuklar için kurgu eserler yazmaya başladı. Yoğun yazma çalışmaları devam ederken ev geçindirmenin, çocuklara ve eşini bakmanın zorluğunu hissetti; tüm bunlar onu depresyona soktu. 

Frances, birkaç yıl içerisinde toplumda bir hâyli tanınır oldu ve genellikle yerli edebiyatçıların, ara sıra da politikacıların katıldığı edebiyat toplantlarına ev sahipliği yaptı. 

1880’lerin başında Hristiyan bilimi, tuhçuluk ve teosofi ile ilgilenmeye başladı. Bu ilgileri, yaşamının geri kalan kısmında kaleme alacağı kurgularını büyük oranda etkiledi. Fedakar bir anne olan Frances, iki oğlu ile ilgilenmekten büyük keyif alırdı. Onların uzun saçlarını her gün kıvırmaktan asla sıkılmadı ve oğullarının saçları, “Küçük Lord Fauntleroy” adlı eserine de ilham kaynağı oldu. 

Aralık 1890’da büyük oğlu Lionel, verem hastalığına yakalanarak öldü. Bu ölüm, Frances’in hayatını ve yazılarını büyük ölçüde etkiledi. 1894 yılında küçük oğlu Vivian’ın da hasta olduğunu öğrendi lakin Vivian hastalığından kısa sürede kurtuldu. Harvard Üniversitesine başlayacak olan Vivian, ilk dönemini kaçırsa da okuluna devam etti. Bu süreçte yazma çalışmalarını sürdüren Frances de oğluyla birlikte kaldı. 1898 yılında Vivian üniversiteden mezun oldu ve aynı yıl Frances, Swan Burnett’ten boşandı. Washington Post, boşanma nedenlerini bir eşin kadın haklarına karşı gelişmiş fikirlerinden kaynaklandığını yazdı; basın ise Frances’e, feminist bir ideal olarak “Yeni Kadın” adını taktı. 

Tüm bu yıllarda yazın hayatına hiç ara vermeden devam eden Frances Hodgson Burnett; 29 Ekim 1924 tarihinde, 74 yaşındayken vefat etti.

Kaynak: https://en.wikipedia.org/wiki/Frances_Hodgson_Burnett